Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliği

BAŞAK İSG GROUP  Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Turhan Şalva’nın,  İSG GÜNDEM dergisine vermiş olduğu röportajında Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliği konusundaki handikapları ve uygulamadaki eksikleri konuşuldu. Dergide geçen röportajı keyifle okuyabilirsiniz.

Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliği

Türkiye'de İş Sağlığı ve GüvenliğiDünya standartlarına bakarak Türkiye’de yürütülen İş Sağlığı ve Güvenliği uygulamalarını kritize etmek doğru mudur?

Bu pek mümkün gözükmüyor. Öncelikle, ülkemiz kurumlarıyla kurumsallaşmasını tamamlayamamış durumda. Başta kamu olmak üzere özel sektör ve sivil toplum kuruluşları henüz yeterince kurumsallaşamadı. Bu eksiklik olaylara yaklaşımımızı ve tabii çıktıları olumsuz etkiliyor. Eğitim anlamında ise yetiştirdiğimiz insanların nitelikleri de yeterli değil. Eğitim sistemimizin dünya sıralamasındaki örneklere bakıldığında ne durumda olduğunu görüyoruz. Böyle bir sistemden çıkan yetişmiş eleman potansiyelimizin verimini dünya ile kıyaslama şansımız yok. Kurumlarımız ve insanlarımızın bu hali bizi dünya standartları ile kıyaslama yapmaktan uzaklaştırıyor. Buna rağmen dünya standartlarında uygulanabilecek bir mevzuata sahibiz. Tek eksiğimiz her şeyi mevzuattan bekleyen bu zihniyetten bizi kurtaracak kurumsallaşma ve iyi yetişmiş insan gücüdür.

Türkiye genel olarak hangi sektörlerde güvenlik konusunda, hangi sektörlerde sağlık konusunda başarısız?

Gerçekten güvenlik önlemlerine ihtiyacımız olan ve ölümlü iş kazalarının yoğun olduğu maden, inşaat gibi sektörlerde kaydetmemiz gereken çok uzun bir yol olduğunu düşünüyorum. Yine meslek hastalıklarının sıklıkla görüldüğü maden ve kimya sektörleri ile ergonomi öneminin farkına varılamayan ofis çalışmalarında da iş sağlığı konusunda çok aşama kaydetmeliyiz. Zira maden ve kimya sektörlerinde oluşan meslek hastalıkları ciddiyetinden dolayı farkındalık yaratsa da ergonomik meslek hastalıklarının meslek hastalığı olduğunun bile bilinmediği ülkemizde, iş sağlığı çalışmalarının başarıya ulaşmasını sağlamak zorlaşıyor.

Bu eksiklik ve yanlışları neye bağlıyorsunuz?

Bu konuyu genel ve özel sebepler olarak iki aşamada değerlendirebiliriz.
Genel olarak iş sağlığı ve güvenliği kültürü eksikliği temel sorun olarak karşımıza çıkıyor. Bu eksiklik öyle birkaç yılda tamamlanamaz. Temel eğitimden başlayarak lisans ve lisan üstü eğitim aşamalarının tamamında hak ettiği yeri bulan bir eğitim müfredatı zaman içinde katkı sağlayacaktır. Ancak eğitimde teorik bilgiden çok davranış kazanma düzeyi de çok önemli. Mutlaka uygulamalı olarak bazı konular işlenmeli ve davranış kazanılmalıdır. Her çocuk yaya geçidinden bile geçerken karşıdan karşıya geçme kurallarını tam olarak öğrenir ve uygulamaya çalışır. İşte böylesi bir davranış kazanma becerisi üzerinde durmalıyız.
Özel sebeplere gelince; en önemli konu, aşırı iş yüküdür. Ülkemizdeki çalışma sistemi müteahhitleri taşeronlara götürü usulde iş vermeye yöneltmiştir. Bu sayede birim üretim başına ücret ödemektedirler. Buda taşeron firmayı ve çalışanını ne olursa olsun hızla üretim yapmaya yöneltmektedir. İş kazaları da bu ortamda kaçınılmaz oluyor. Diğer konu, işverenlerin var olan İSG kültürü eksikliğinin güncel eğitimlerle yeterince desteklenememesidir. İşverenler, mecbur oldukları için çalışanlarına eğitim verilmesini belge bazında takip ederken, kendi bilgi düzeylerini sorgulamıyorlar. Bu durumda da kendileri bilgi sahibi olmadıkları konuda çalışanlarının aldıkları eğitimin içeriği, kalitesi, sektörüne ve o işyerine uygunluğu ve sonuçları hakkında kafa yormuyor. Böyle olunca da tüm taraflar için İSG çalışmaları kâğıt üzerinde kalmaktan öteye gidemiyor. Sağlık ve Çalışma Bakanlıklarımızın mevzuat dışındaki konularda yani uygulama hususunda yeterince ve etkin ilgi göstermediklerini düşünüyorum. Çok yoğun ve faydalı çalışmalar yapılırken belirli aşamalarda, belirli hedeflere yönelik kısa ve orta vadeli çalışmalar yapılamıyor. Yapılan çok faydalı birçok çalışma, plansızlıktan dolayı güdük kalıyor. Bu konuda ilgili kurumların daha stratejik yaklaşmaları beklenebilir.

Siz güvenli yaşayan bir toplum için çalışmalarını devam ettiren bir tıp doktoru ve bir halk sağlığı uzmanısınız. Toplumsal bakış açısı çalışma ortamlarını nasıl etkiliyor? Bu bilincin oluşturulması adına neler yapılıyor, yapılmalı?

Toplumsal bakış açısı dendiğinde İSG yaklaşımı akla geliyor hemen. İSG’de toplumsal ortak bakış açımız yok maalesef. Teoride var ama uygulamada yok. İşveren, öncelikle işinin yürümesini düşünüyor. Tabii ki iş yürümeli ama kaza maliyetleri ve insani maliyetler de mutlaka göz önüne alınmalı. Çalışanlar ise o gün kazandığına veya devam eden alışkanlıklarını sürdürerek çalışmaya bakıyor. Kendi geleceğini, ailesini düşünmeden, var olan düzende çalışmaya devam etmek istiyor. Kamu sektörü de aynı durumda. Bir şeyleri değiştirmek için mutlaka sağlam bir altyapı gerekiyor. Mevzuatı uygulamak için kamu çalışma sistemi ve hiyerarşisini gözden geçirme gerekliliği hiç konuşulmadan, uygulamaya geçilmeye çalışıldı. Sonuç ertelemeye kadar gitti. Halbuki bunlar planlanmalı ve öyle uygulamaya geçilmelidir. Bu tür değişiklikler de toplumsal güveni zedeliyor ve İSG konusunu toplum gözünde önemsizleşiyor.

İş güvenliği ve Sağlığı konusunda verilen işveren ve işçi eğitimlerini yeterli buluyor musunuz?

İşçi eğitimlerine içerik olarak bakıldığında fazlasıyla yeterli olduğunu düşünüyorum. Konular gayet detaylı ve faydalı. Ancak işçi eğitimlerinde içerikten çok uygulamanın verimliliğine bakmak gerekiyor. Sahada uzmanlarımız genellikle yeterli sürede işçileri serbest bulamadıklarından yakınıyorlar. İşverenlerin çalışanlarına verilecek eğitimler konusunda hassasiyetlerinin yetersiz olması, İSG bilinci oluşmadan işçilerin sahaya sürülmesini sakıncasız görmeleri çalışmaları olumsuz etkiliyor. Tabii, çalışanların eğitim düzeylerinin farklılıkları da çok önemli bir etken. Uzman ve hekimlerin eğitimin dozunu ayarlamaları için ellerinde standart bir topluluk olmuyor. Eğitimin etkinliğini doğrudan etkileyen bu faktör yerleşik fabrika vb. işyerlerinde daha az sorun yaratırken, özellikle inşaat gibi hızlı büyüyen sektörlerde eğitimin kalitesini olumsuz etkiliyor.

Peki, eğitim konusunda ek olarak mutlaka verilmesi ve uygulanması gerekir dediğiniz bir başlık var mı?

Tüm eğitimlerde ülkemizdeki iş kazası sayıları, ölüm bilgileri verilir. Özellikle, işverenlere iş kazalarının toplumsal ve ekonomik yükleri hesaplanarak detaylı olarak verilmelidir. Ne yazık ki, bu konuda ülkemizde spesifik olarak pek araştırma da yapılmıyor. İşverenler kazandıklarını zannederken kaybettiklerini mutlaka görebilmeli. Aynı şey çalışanlar için de gerekli.

İşyeri Hekimliği ve İş Güvenliği Uzmanlığı Eğitim Kurumları Derneği olarak faaliyetleriniz hakkında bilgi alabilir miyiz?

Eğitim kurumları konusu biraz güdük kaldı, ülkemizde. Maalesef Çalışma Bakanlığımız, bu kurumlara hiçbir zaman güvenmedi ve onlara rol vermedi. Bir dönem yeterli sayıya ulaşmak için bu kurumlar gerekliydi. Ne yazık ki, vahşi kapitalist bir ortam oluştu. Herkes hızlıca eğitim kurumu açtı ve piyasa çalkalandı. Piyasanın kontrolü sadece polisiye yöntemlerle uygulanan denetimlerle sağlanmaya çalışıldı. Tabii bu işe yaramadı. Sonuçta kursiyerler ve devlet, eğitim kurumlarına güvenmedi. Halbuki eğitim kurumları devletin tarif ettiği yöntemlerle bir eğitim programı uyguladılar. Uygulama içinde kaçaklar da oldu. Ama ülkemizde bu tür olaylar düşünülerek bir sistem oluşturulmalıydı. Daha özgürlükçü, kursiyere daha fazla güvenen, yetişkin eğitimi kurallarını gözeten bir sistem kurulmalıydı. Hal böyle olunca ne kursiyer kursa gelmek istedi ne de eğitim kurumları onları getirmek için çaba harcadı. Güveni yok eden temel unsur buydu. Ama taraflar bunu çözemedi. Dolayısıyla ortada böyle bir sektör kalmadı. Devam eden üyelerimiz de yaptıkları yatırıma kıyamadıkları için devam ediyor. Genellikle üniversitelerin sürekli eğitim merkezleri kaldı ki o da ayrı bir sorun. Bu yüzden derneğimizin eğitim kurumu fonksiyonu kalmadı.
OSGB sahipleri derneğimizde ağırlıklı konu artık. Yine güven sorunu yaşıyoruz kamu ile aramızda. Fakat son zamanlarda OSGB sektörünün sıkıntıları Bakanlık nezdinde görülmeye başlandı diyebilirim. Bu sektörümüz için bir kazanç.
Biz sektörde hiçbir zaman sadece ticari kurumların menfaatini gözetmedik, gözetemeyiz. OSGB’lerin çoğunun sahibi işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanıdır. Bu yüzden her şeyden önce İSG profesyonellerinin de haklarının yükseldiği bir ortam için çalışıyoruz. OSGB’ler ve İSG profesyonelleri birlikte bir yerlere gelecekler. Piyasanın düzelmesi, sektördeki yasal olmayan uygulamaların engellenmesi mutlaka satış birim fiyatlarının gelecekte artmasını sağlayacaktır ki bu da İSG profesyonellerinin daha fazla ücret kazanmaları veya haklarını daha rahat ve tüm yönleriyle gerçeğe uygun olarak almalarını sağlayacaktır.
Dernek olarak bugüne kadar sektörün ayağa kalkması için birçok çalışma yaptık. Kendi üyelerimize yönelik çalıştaylar düzenlerken sektörde bir çığır açıp, ülkemizdeki İSG Sivil Toplum Kuruluşlarını bir araya toplayarak Çalışma ve Sağlık Bakanlığı yetkilileri ile beraber çok önemli bir çalıştay gerçekleştirdik.
Dernek çalışmalarımız özellikle mevcut mevzuatın sahadaki uygulamalarla çelişen yönlerinin düzeltilmesi amacıyla Bakanlıklarla yapılan ortak çalışmalar üzerinde yoğunlaşmış durumda. Biliyoruz ki sistemdeki kaçaklar engellenmezse hem sektörümüz hem de ülkemizin İSG performansı geriye gidecek.